ACF’yi 2009 yılında kurduğumuzda tek bir inancımız vardı: “Herkesin kaliteli ürünlere erişim hakkı vardır.”

Ama bu inanç yalnızca üretim hattında başlayan ve orada son bulan bir çaba değildi bizim için. Kalite, yalnızca bir sonuç değil; bir kültür, bir bakış açısı, bir duruştu. Ve biz, bu duruşu yalnızca ürünlerimize değil, her bir çalışanımıza, her bir sürecimize, her bir kararımıza yerleştirmek istedik.

Kurulduğumuz ilk günden beri hep aynı soruları sorduk kendimize:
-Kaliteyi gerçekten nasıl yakalarız?
-Bir ekibi bu anlayışa nasıl ortak ederiz?
-İnanan, sahiplenen, sürdüren bir üretim modeli nasıl kurulur?

Şunu çok iyi biliyorduk: Kaliteye inanmayan bir üretim ekibiyle, kalıcı bir başarı hayalden öteye gidemezdi. Ve emeğinin karşılığını alamayan bir çalışanın, yaptığı işe tutkuyla sarılması beklenemezdi. Bu nedenle biz, yolculuğumuza önce emeğe değer vererek başladık.
Her bir çabanın karşılığını bulduğu, saygı gördüğü bir ortam kurduk. Ardından dedik ki:
“Kaliteli ürün, kaliteli hammadde ister.”

Bu anlayışla tedarikten üretime uzanan zincirimizi titizlikle tanımladık. Üretim akışlarımızı sadece teknik çizimlerle değil, herkesin anlayabileceği netlikte bir dokümantasyon diliyle anlattık. Bu dili koruyacak ve yaşatacak olanları ise sadece çalışan değil, sorumluluk bilinci taşıyan bir ekibe dönüştürmeye karar verdik.

“Bu sorumluluğu kim üstlenirse, gerçekten hakkını verir?” diye sorduk. Yanıtı dışarıda değil, içeride aradık. Ve fark ettik ki sorumluluk, bir kişide değil; ortak bilinçte yaşarsa anlam kazanıyor.

İşte bu yüzden, bizi regüle eden mevzuatları bir yük gibi değil; ortak bilincimizi şekillendiren çerçeveler olarak benimsedik. Tıbbi Cihaz Mevzuatı, bu bilincin pusulası oldu. Ancak bu pusulayı zorla yön çevirten bir araç gibi değil; birlikte ilerleyebileceğimiz bir yol haritası gibi yorumladık.

Her uygulamayı, ekip arkadaşlarımızın anlayışına, alışkanlıklarına ve yetkinliklerine göre yeniden şekillendirdik. Yeni mezun arkadaşlarımıza gelişim fırsatları sunan, onları adeta bir akademi ortamında ustalık anlayışıyla yetiştiren; sistemimizi bireylere değil, ortak bilince ve sürdürülebilir süreçlere dayandıran bir yapı kurduk. Böylece ekipler güncellense bile yapımız güçlü, dinamik ve güvenilir şekilde yolumuza huzurla devam eder hale geldik.

İnsanları ayakta tutan sistem değil, sistemi ayakta tutan insanlardır. Ve insanları değiştirmek değil, bakış açılarını dönüştürmek gerekir. Bu anlayışla kurduğumuz sistem ve birlikte şekillendirdiğimiz ekip kısa sürede meyvelerini verdi. Bu da bizi bir sonraki adımımıza götürdü: sürdürülebilir bir dağıtım ağı kurmak.

Burada artık “müşteri” kelimesi bize dar gelmeye başladı.Biz, iş ortaklığına inandık. Ürünümüze gönül verenlerle biz de gönülden bağ kurduk.Onların gözlemlerini, kendi deneyimimizle harmanladık. Karşılaştıkları sorunları beklemeden, çözüm önerilerimizi proaktif bir yaklaşımla paylaştık.Çünkü biz, birlikte büyümenin, karşılıklı öğrenmenin gücüne inandık.

Bugün geldiğimiz noktada, MDR mevzuatına uygun şekilde üretilmiş ürünlerimizi;
ACF Akademi’de gelişen, büyüyen, öğrenen bir ekibin ellerinden, güvenle ve gururla sunuyoruz.

Bu yolculuk bizim için bir iş değil, bir anlam…

Bazen taşlı, bazen yokuş ama her zaman manzarası güzel bir yolda yürüyoruz. Zorluklar çıkıyor karşımıza, ama bizi durdurmak yerine daha da güçlendiriyor. Çünkü biz nereye gittiğimizi biliyoruz. Ve bu yolda, hem kendimizi hem de sektörümüzü dönüştürmenin huzurunu taşıyoruz.